Bilinçdışının Yasaları Üzerine Kısa Notlar

Lacan, Freud’u temel alarak, gösterenleri eklemlemek için iki yol önerir ve onları “bilinçdışının yasaları” olarak adlandırır. Dilbilimsel bakış açısından, Freud’un Düşlerin Yorumu’nda tarif ettiği yoğunlaşma ve yer değiştirmeye karşılık gelen bilinçdışının yasalarını önerir: metafor ve metonimi.

Lacan, Freud’un yoğunlaşma dediği şeyin, gösterenlerin üst üste binmesi, yani şiirlerde bulduğumuz gibi bir gösterenin başka bir gösterenle değiştirilme olgusunu göstermek için metaforu kullanır. ‘’Elleri bir güneşti’’ örneğini ele alalım. Eller güneş midir? Hayır, sadece metaforik bir etkidir. “Elleri bir güneşti” dendiğinde, “güneş” terimini, cümlenin atlanan, sadece çağrışım yapılan bu öznesinin bir niteliğini belirtmek için kullanılır. Sıcaklığının, renginin, görüntüsünün niteliği olabilir, kısacası birkaç şey olabilir. Kesin olan, bir şeyin değiştirildiğidir, o cümlede “güneş” kelimesi ile değiştirilen bir kelime vardır. Gösterenlerin bu ikamesi şöyle yazılabilir: S’/S (Lacan, 1971).

Metaforun şiirsel etkisi anlamı askıda bırakır: Ne de olsa ‘’ellerin bir güneş’’ olduğunu söylemek ne anlama gelir? Anlam bize açıkça verilmemiştir, ancak anlamlandırmanın etkisi ortaya çıkar.

Şekle bakalım: Metafor matheminde: S’ ve S arasındaki çubuk bastırmaya karşılık gelir, gösteren (S’) bastırılmış gösterenin (S) yerini alır ve işaret (+) anlamlandırmanın ortaya çıkışıdır. Lacan, iki gösteren arasındaki bu eklemlenme biçiminin semptomun özelliği olduğunu, dolayısıyla bir anlamlandırma düğümü olarak tanımlandığını belirtir (Lacan,1971). Ortadaki (@) yaklaşık , kongrüans anlamına gelir. Kesin anlamın yokluğu, ellerin ne olduğu meselesi, onun gösterilen değil, onunla eşlenen bir gösteren olan “güneş” göstereniyle çözülmediği için, aslında kaymaya devam edebilen gösterenlerin eklemlenmesi olduğunu gösterir. Ortaya çıkan metaforik etki, dile özgü bir yasadır, dolayısıyla şiiri okuyanın sesinde söylenen saf gösteren olarak gösterenden ayrılamaz: “Güneş olan güneş de güneştir”. İkinci “güneş” birinciden, üçüncüsü ikinciden farklıdır, vb. Bu örnekte, şiirsel bir etki olarak sunulan metaforik etki, ancak anlamı delip geçer.

Bilinçdışının ikinci yasası metonimidir. Bir gösterenden diğerine kaydırılarak eklemlenmesidir. Metoniminin ünlü örneğini ele alalım: Tekne demek yerine bütünün parçası olan tanımına göre yelken diyoruz, çünkü teknenin bir parçası olan yelken, tekneye atıfta bulunmak için alınmıştır. Metonimi terimini genelleştirmek için, yelkeni tekneyle – bütünün parçası olarak – eklemlemeye izin veren şeyin basitçe ifade eden eklemlenme olduğunu söyleyebiliriz (“yelken”, “tekne” ile eklemlenir). Aralarında bağ bulunan kelimeler parça-bütün ilişkisi ile birbirinin yerine kullanılır. Gösteren zincirine özgü anlam eksikliği, gösterenin anlamının serbest çağrışıma uygun bir gösterene yeniden yönlendirilmesine tekabül eder. Dilin bu temel yasaları bilinçdışının yasalarıdır.

Semptomu oluşturan metaforsa, arzunun özelliğini veren de metonimidir. Neden? Çünkü arzu, yoksunlukla, sahip olmadığın şeyle belirlenir. Sahip olduklarınızdan memnun olduğunuzda ve bununla yetindiğinizde bile arzu kesinlikle başka bir yerde kendini gösterecektir, çünkü arzu tam anlamıyla eksikliktir, her zaman başka bir şeyin arzusudur. Arzunun kendisinin özelliği metonimik olmak, anlam zincirinde kayıp gitmektir.

Şimdi pratik bir vurgu yaparsam seanslarda çağrışımlarını sürekli ama sürekli metanomik düzeyde sürdüren nevrotiği metaforik düzlemde olan serbest çağrışıma itmek elzemdir. Neden? Dikkat edilirse Freud’un hatırlananlar olarak söylediği şeyler anıyı bağlayan alakasız nesneler, sözcüklerdir. Zaten  alaksız, saçma, absürt olarak ilerleyen serbest çağrışım metaforik şekilde yerine geçen olarak bastırılana ulaştırıyor. Yine nevrotik özneyi merkeze aldığımızda zaten yaygın kaygı bozuklukları ve panik atak denen semptomlar daha yan etki ilk katartik boşalmayı sağlıyor. Böylece temelde metaforik olan serbest çağrışım, konuşulmayanı konuşulabilir yapıyor lakin metanomik konuşma, sürekli bir merkezin etrafında eksen değiştirmeden döndürüp duruyor. Tam da bu sebepten dolayı psikozda serbest çağrışıma davet edilmez. Serbest çağrışım semboliğe kayıtlı nevrozu tutuyor ama paternal metaforun olmayışı sebebiyle Baba-nın-Adı’nın men edilmesi sonucunda metaforik olan serbest çağrışım psikotik özneyi tutan psikotik metaforları – neolojileri, dağıtarak psikozu tetikler.

Devam edersek, arzu, eksikliğin metonimisidir: anlamın her zaman başka bir metonimi gösterene gönderilmesi, her zaman eksik olan arzunun özelliğine karşılık gelir. Nasıl ki gösteren tarafından Şeyin varlığına ulaşılamıyorsa, arzu da tam da gösterenden gösterene kendini gerçekleştirmeye çalışan gösterenin kaymasındadır. Arzuya esrarengiz yönünü veren de budur.

Bilinçdışı kliniğine yasalarından yaklaşmak için, Freud’un özel bir ismin unutulmasının analizinde bir diyagram kullanmayı önerdiği, Günlük Yaşamın Psikopatolojisinden klasik bir örnek alalım. Hatalı edim, bilinçdışının bilince geçen bir oluşumu, bastırılanlar düzeyinde olup öznenin bilgisi dışında ortaya çıkarken, unutuluşta kişinin hatırlamak istediği şeyin bilinçte ortaya çıkmasına izin verilmez ve onun yerine bir bastırmayı kıvılcım gibi ortaya atan saçma bir gösteren ortaya çıkar. Öznenin başarısız bir söz edimidir ama bilinçdışı anlamda başarılı olur.

Herkes bir şeyi, bir “ismin” hatırlanmaya çalıştığı bu deneyimden geçer ve hatırlanmaya çalışılan isim bir türlü akla gelmez.  İsmin yerine çok alakasız bir başka isim görünür, ama kimse neden orada görünenin o isim olduğunu bilmez. Gerçek hafıza yerine gelen sahte hafıza mevcuttur. Yine de orada kendini gösteren bir hakikat var. Bu yüzden analizanın yanlış hatırlamaları düzeltilmez. Her ne ise, Freud, nasıl çalıştığını göstermek için bu küçücük şeyi, ruhsal yaşamın bu ayrıntısını, bilinçdışının oluşum durumunu verir. Lacan’ın bilinçdışının bir dil olarak yapılandırıldığı tezinin aslında Freud’un kendi metninden anlaşılan bir tez olduğunu görüyoruz. Freud, bu küçük psişik olgudan hareketle, serbest çağrışım yoluyla Signorelli ismini unutmasının nedenini araştırmaya başlar.

Biraz önce bu konuda bahsettiğini hatırladı:

‘’Az önce konuşmakta olduğumuz konuyu anımsayınca, ismin unutuluşu aydınlandı ve ortaya atılan konunun, bir önceki konu tarafından rahatsız edildiği bir durumun varlığı açığa çıktı. Yol arkadaşıma, Orvirto’da bulunup bulunmadığını sormazdan az önce Bosna’da ve Hersek’te yaşayan Türklerin geleneklerinden konuşuyorduk. Onlara bakan bir hekim arkadaşımdan duyduklarımı anlatmıştım ona; bu insanların doktorlarına çok güvendiğini, yazgıya müthiş bağlı olduklarını aktarmıştım. Bir hasta ile ilgili olarak yapılacak hiçbir şeyin bulunmadığını söylediğinde, yanıtları şöyle olmuş: ‘Ne diyelim, Herr? Kurtarılacak olsaydı, kurtarırdınız, biliyorum.’ Bu tümcelerde ilk kez Signorelli ve BotticelliBoltraffio ile bir çağrışım dizisine yerleştirilmesi olanaklı olan Bosna, Hersek ve Herr sözcük ve isimleriyle karşılaşıyorduk.’’ (Freud,1901)

Freud daha sonra bu çağrışım silsilesi üzerinde düşünmeye devam eder. Ve ölüm temalı bu konuşmanın ardından cinsel temalı bir konuşma dizisini hatırlar:

‘’Sanıyorum Bosnalı Türklerin görenekleriyle ilgili bir dizi düşüncenin, kendisinden bir sonra gelen düşünceler dizisini rahatsız edici bir niteliğe bürünmesi, bu düşünceler dizisi henüz bitirilmeden dikkatimi onlardan uzaklaştırmış olmamdan kaynaklanıyordu. Hatta, belleğimde, İlk anlattığıma yakın bir başka anıyı anlatmak istediğimi anımsıyorum. Bu Türkler, cinsel hazza her şeyden fazla değer veriyorlardı ve cinsel bozukluklarla karşılaştıklarında, garip bir şekilde ölüm korkusu karşısında duydukları kabullenmişlikle çelişen bir umutsuzluğa kapılıyorlardı. Meslektaşımın hastalarından biri bir keresinde ona, ‘’Herr,’’ demişti, ‘işte onun sonu geldi mi, yaşamanın bir değerinin kalmadığını anlarsınız.’ Bir yabancıyla konuşurken, bu konudan söz etmek istemediğimden, bu belirleyici özelliği bastırmıştım. Hatta daha da fazlasını yapmıştım: dikkatimi, ‘’ölüm ve cinsellik’’ konusunda zihnimde belirebilecek düşüncelerden de uzaklaştırmıştım.’’ (Freud, 1901)

Ama sonra ne oldu? Unutulan şimdi hatırlanıyordu. Hatırlanan, onu takip eden ve bilinçli olarak Freud’un bilmek bile istemediği ölüm ve cinselliği ifade eden başka bir düşünceyi bastırmıştı. Bastırma gücü, bilinçte ortaya çıkamayan zincirin bir parçası olan ismi de alarak, bu ismin unutulmasında kendini gösterdi. Bastırılan şey, çağrışım yoluyla, gösterenlerin eklemlenmesiyle, unutulanların yerine ortaya çıkan isimlerde deforme olmuş bir şekilde tezahür etti. Yukarıda bulunan şemayı dikkatle incelersiniz, bu gösteren çağrışımları, kendisine eklemlenenlerle birlikte, Freud’un tehlike uyarısı veren “bastırılmış düşünceleri” yerleştirdiği yasak bir özne olan ölüme ve cinselliğe göndermede bulunmayı ihmal etmeyen sahte hafızayı oluşturur.

Bilinçdışı, içinden bir şeylerin çıkarıldığı dipsiz bir çanta değil, karanlık bir yerde değil, gizli bir yerde değil, tam tersi yüzeydedir. Yalnızca formüle edilmediği ve gösterenleri ortaya çıkmadığı sürece gizlidir. Bilinçdışı, bu haliyle, gösterenin gösterende bu eklemlenmesi yoluyla kendini gösterir – Freud’un tek kuralı olan bir teknik icat etmesinin nedeni budur: “psikanalizin altın kuralı“: serbest çağrışım. Ve aslında görüldüğü gibi serbest olan hiçbir şey yoktur, çünkü bilinçdışının eğilimi bastırılanların etrafında tekrar etmektir. Fikirlerin çağrışımı, çağrışım zincirinin düzenini veren bastırılmış düşünceler tarafından belirlenir; bunlar arzunun tezahür ettiği sahneleri ileten bastırılmış gösterenlerdir. Öznenin anlamlandırma zincirine rehberlik eden ana gösterenlerdir.

Freud’un bilinçdışını oluşturan Öteki sahnesini keşfettiği rüya, aynı zamanda bir “deforme edilmiş” göstereni eklemleme biçimidir. Her sahnenin temsil ettiği rüya yorumunda, gösterenler diğer gösterenlerle bağlantı kurar, böylece bastırılmış gösterenlerin arzu verilerinin yuvarlandığı yerde görünmesini sağlar.

Semptom, kusurlu eylemle aynı yapıya uyar, çünkü psikanaliz semptomu, dil yapısı ve öznenin iması ve ele alışındaki farklılık nedeniyle tıbbi semptomlardan temelde farklıdır. Örneğin birisi doktora gelip göğüs ağrısı olduğunu söylerse, bu ağrının nereden geldiğini bulmak için klinik muayeneden geçirilir ve ilaç veya ameliyatla tedavi edilir. Psikanalist için durum farklıdır. ‘’Göğüs’’ göstereni birçok yere çıkabilir. Bu gösterenin içinde bulunduğu tüm seslerle ilgilenebilirsiniz. Ve bu yol Roma’ya çıkabilir! Her şeyden önce beden dilin içine girdikten sonra bir yapıya tekabül eder. Her zaman söyleme direnen tarafı vardır. Freud’un tıp eğitimine uygun olarak ilk dönem amacı, benzer bir etiyolojik çekirdeği, semptom serisinin çekirdeğini keşfetmekti. Breuer gibi, “neden”i keşfetme çabası içinde, ikame edici gösterenleri geri çekilen bir çizgi boyunca takip etti. Sonuçları, “Histeri Üzerine Çalışmalar”ın son bölümünde açıklanmıştır. Orada, sözel çağrışımların, çekirdeğe yaklaştıkça artan direnç ve dolayısıyla kaygı ile etrafında döndüğü çağrışımlardan bahseder. Freud’un ve Breure’in klinik parçalarına bakıldığında, psişik materyalin ilk etapta nasıl eksik olabileceğini göstermektedir, çünkü onu tercüme etmek, özne ile Öteki arasındaki ilişkide açıkça yer alan bir kaygıyı uyandıracaktır. Bu, hastanın bilmek istememesi olarak değerlendirilebilir. Şimdilik dağıtmadan bitirirsek, serbest çağrışım, dil ve arzu olarak yapılandırılmış bilinçdışını devreye sokar. Bu nedenle psikanalitik teknik, sadece bir konuşma tedavisi olarak bilinçdışının yapısına uyar.

İşte bir dil gibi yapılanmış bilinçdışı ve hafıza ile ilişkisi özetle budur.

Kaynakça

  • Freud,S., Günlük Yaşamın Psikopatolojisi, çev. Şemsa Yeğin, Aralık 2016, İthaki Yayınları
  • Lacan., J., Ecrits içinde The Instance of the Letter in the Unconscious or Reason Since Freud , çev., Bruce Fink, 2002, W. W. Nortan & Company, Inc.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: